يا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ أَشْرَف بَدْرٍ فِي الْكَوْنِ اَشْرَقْ

Ey Rabbim Muhammed’e merhamet et. Parlayan evrendeki en görkemli dolunay.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ أَكْرَمِ دَاعٍ يَدْعُوْ اِلَى الْحَـقْ

Ey Rabbim, Muhammed’e rahmet et. O, hakka davet eden davetçilerin en hayırlısıdır.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ المُصْطَفَى الصادِقِ الْمُصَدَّقْ

Ey Rabbim, Muhammed’e, seçilmiş olana, doğru olana, aklanmış olana merhamet et.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمّدَ ۞ اَحْلَى الْوَرى مَنْطقًا وَاَصْدَقْ

Ey Rabbim, sözün en güzeli ve varlığın en doğrusu Muhammed’e merhamet et.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ اَفْضلِ مَـنْ بِالتُّقـى تَحَقَّـقْ

Ey Rabbim, Muhammed’e merhamet et.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ مَنْ بِالسخَا والْوَفَـا تَخَلَّـقْ

Ey Rabbim, cömert karakterli ve vaatlerini yerine getiren bir adam olan Muhammed’e merhamet et.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ وَاجْمَعْ مِنَ الشمْلِ مَا تَفَـرَّقْ

Ey Rabbim, Muhammed’e merhamet et ve parça parça olan şeyleri bir araya topla.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ وَاصلِحْ وَسَهِلْ مَا قَدْ تَعَـوَّقْ

Ey Rabbim, Muhammed’e merhamet et ve zor şeyleri kolaylaştır.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ وَافْتَحْ مِنَ الْخَيْرِ كُلَّ مُغْلَـقْ

Ey Rabbim, Muhammed’e merhamet et ve kapalı olan her iyi şeyi aç.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ وَآلِهْ وَمَـنْ بِالنَّبِـيّ تَعَلَّـقْ

Ey Rabbim, Muhammed’e merhamet et. Ve peygamberle beraber olana.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد وآلِهْ وَمَنْ لِلْحِيْـِب يَعْشَـقْ

Ey Rabbim, Muhammed’e merhamet et.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ وَمَـنْ بِحَبْـلِ النَّبِـيّ تَوَثَّـقْ

Ey Rabbim Muhammed’e merhamet et. Ve kim peygamberin ipine tutunursa.

يَا رَبِّ صَـلِّ عَلَى مُحَمَّد ۞ يَا رَبّ صَـلّ علَيْـهِ وَسلّـمْ

Ey Rabbim, Muhammed’e merhamet et. Ey Rabbim, ona merhamet et ve onu esenlikle selamla.

 

الحَمْدُ لِلّهِ الْقَوِيِّ سُلْطَانُهْ

Hamd, kudretinde sebat eden Allah’a mahsustur.

بُرْهَاضِحِ بُرْهَانُهْ

Bu da O’nun doğruluğunun açık bir kanıtıdır.

فِي الْوُجُوْدِ كَرَمُه وَإِحْسَانُهْ

O’nun cömertliğinin ve lütfunun evreninde ortaya çıkan

تَعَالى مَجْدُه وَعَظُمَ شَانُهْ

En yücedir O’nun yüceliği, en yücedir O’nun makamı

خَلَقَ الْخَلْقَ لِحِكْمَهْ

bilgelikten yaratıklar yaratmak

وَطَوى عَلَيْهَا عِلْمَهْ

ve bilgisini bilgelik üzerine katlar

وَبَسَطَ لَهُمْ مِنْ فَائِضِ الْمِنَّةِ مَا جَرَتْ بِه فِي أَقْدَارِهِ الْقِسْمَةْ

ve dağıtımı kendi isteğine göre gerçekleşen lütfunun bereketini onlar için yayar.

فَأَرْسَلَ إِلَيْهِمْ أَشْرَفَ خَلْقِه وَأَجَلَّ عَبِيْدِه رَحْمَةْ

Böylece O, en şerefli yaratığını ve en yüce kulunu merhametinden dolayı gönderdi.

تَعَلَّقَتْ إِرَادَتُهُ الْأَزَلِيَّةُ بِخَلْقِ هذَا الْعَبْدِ الْمَحْبُوبْ

O’nun ebedi iradesi bu sevgili kulunun yaratılışıyla bağlantılıdır

فَانْتَشَرَتْ أثَارُ شَرَفِه فِي عَوَالِمِ الشَّهَادَةِ وَالْغُيُوبْ

Böylece görkeminin ışıltısı gerçek ve görünmeyen dünyalara yayılır

فَمَا اَجَلَّ هذَا الْمَنَّ الَّذِيْ تَكَرَّمَ بِهِ الْمَنَّانْ

Rahman tarafından bahşedilen bu armağan ne kadar büyüktür.

وَمَا اَعْظَمَ هذَا الْفَضْلَ الَّذِيْ بَرَزَ مِنْ حَضْرَةِ الْإِحْسَانْ

yüceliğin kaynağından görünen bu erdem ne kadar büyüktür

صُوْرَةً كَامِلَةً ظَهَرَتْ فِي هَيْكَلٍ مَحْمُودْ

övgüye değer bir kişi şeklinde görünen mükemmel bir form

فَتَعَطَّرَتْ بِوُجُوْدِهَا اَكْنَافُ الْوُجُودْ

o zaman evrenin her tarafı onun varlığından dolayı güzel kokulu olur

وَطَرَّزَتْ بُرْدَ الْعَوَالِمِ بِطِرَازِ التَّكْرِيمْ

ve bu taraflar evrenin örtüsünü zafer nakışlarıyla işliyor

 

تَجَلَّى الْحَقُّ فِي عَالَمِ قُدْسِهِ الْوَاسِعْ

Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, engin kutsallık âleminde açığa çıkar

تَجَلِّيًا قَضَى بِانْتِشَارِ فَضْلِه فِي الْقَرِيْبِ وَالْشَّاسِعْ

O’nun lütfunun yakınlara ve uzaklara yayılmasını sağlayan görünümlerle

فَلَهُ الْحَمْدُ الَّذِيْ لا تَنْحَصِرُ اَفْرَادُه بِتَعْدَادْ

Dolayısıyla, saymakla bitmeyecek kadar çok olan tüm övgüler yalnızca O’na mahsustur.

وَلا يُمَلُّ تَكْرَارُه بِكَثْرَةِ تَرْدَادْ

ve tekrar, tekrar sayısı nedeniyle sıkıcı değildir

حَيْثُ أَبْرَزَ مِنْ عَالَمِ الْإِمْكَانْ

yaklaşık olarak imkan aleminden gösterdi

صُوْرَةَ هذَا الْإِنْسَانْ

bu insan formu

لِيَتَشَرَّفَ بِوُجُوْدِه ِ الثَّقَلانْ

İnsanların ve cinlerin onun varlığıyla şereflenmesi için

وَتَنْتَشِرَ اَسْرَارُه فِي الْأَكْوَانْ

ve sırları tüm evrene yayılmıştır

فَمَا مِنْ سِرٍّ اتَّصَلَ بِه قَلْبُ مُنِيبْ

O halde ayık bir insanın kalbiyle bağlantı kuran hiçbir sır yoktur

اِلا مِنْ سَوَابغ فَضْلِ اللّهِ عَلى هذَا الْحَبِيبْ

Bu sevgiliye Allah’ın lütfunun dökülmesi hariç

يَا لَقَلْب سُرُوْرُه قَـدْ تَوَالـى ۞ بِحَبِيْب عَـمَّ الأَنَـامَ نَـوَالا

Kalbin daimi sevinci, lütfu tüm insanlığa olan sevgili için

جَلَّ مَنْ شَرَّفَ الْوُجُودَ بِنُوْرٍ ۞ غَمَرَ الْكَوْنَ بَهْجَـةً وَجَمَـالا

Evreni neşe ve güzellikle kaplayan bu formu ışıkla onurlandıran yücedir.

قَدْ تَرَقّى فِي الْحُسْنِ اَعْلى مَقَامٍ ۞ وَتَنَاهى فِي مَجْـدِه وَتَعَالـى

Güzelliğin en üst seviyesine ulaşıyor, ihtişamıyla yükseliyor

لاحَظَتْهُ الْعُيُوْنُ فِيْمَا اجْتَلَتْهُ ۞ بَشَرًا كَامِلا يُزِيْحُ الضلالا

Göz, gördüğü şeye dalaleti ortadan kaldıran mükemmel bir insan olarak bakar.

وَهْوَ مِنْ فَوْقِ عِلْمِ مَا قَدْ رَأَتْـهُ ۞ رِفْعَةً فِي شُؤُوْنِـه وكَمَـالا

Her ne kadar gözün gördüğü bilgiyi kendi durumunun ve mükemmelliğinin görkeminde aşsa da.

فَسُبْحَانَ الَّذيْ أَبْرَزَ مِنْ حَضْرَةِ الْاِمْتِنَانْ

mahasuci lütfun yanindan i̇fşa eden tanri

مَا يَعْجِزُ عَنْ وَصْفِهِ اللِّسَانْ

dilin karakterize edemediği bir şey

وَيَحَارُ فِي تَعَقُّلِ مَعَانِيْهِ الْجَنَانْ

ve kalp onun anlamını düşünürken kafası karışır

اِنْتَشَرَ مِنْهُ فِي عَالَمِ الْبُطُوْنِ وَالظُّهُورْ

ondan iç ve dış dünyalara doğru dağılır

مَا مَلأَ الْوُجُوْدَ الْخَلْقِيَّ نُورْ

Işığı evreni aydınlatmayan

فَتَبَارَكَ اللّهُ مِنْ اِلهٍ كَرِيمْ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın şanı yücedir.

بَشَّرَتْنَا آيَاتُه فِي الذِّكْرِ الْحَكِيمْ

Ki El-Hakim kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’de kendi sözleriyle müjdeler,

بِبشَارَةِ لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُوْلٌ مِنْ اَنْفُسكُمْ عَزِيْزٌ عَلَيْه مَا عَنتُّمْ حَرِيْصٌ عَلَيْكُمْ بالْمُؤْمنيْنَ رَؤفٌ رَحيْم.

Size kendi içinizden bir elçi geldi. O, her zaman size olanlarla ilgilenir. O’nun çok merhametli, çok şefkatli olduğuna inanmanızı ister.

فَمَنْ فَاجَأَتْهُ هذِهِ الْبشَارَةُ وتَلَقَّاهَا بِقَلْبٍ سَلِيمْ

Artık bu müjde kime ulaşırsa, onu selim bir kalp ve akılla kabul eder.

فَقَدْ هُدِيَ اِلى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمْ

Hiç şüphesiz doğru yola iletilecektir.

 

 

وَاَشْهَدُ اَنْ لا اِلهَ اِلا اللّهُ وَحْدَه لا شَرِيْكَ لَه شَهَادَةً يُعْرِبُ بِهَا اللِّسَانْ

Allah’tan başka ilah olmadığına, O’nun bir ve tek olduğuna, O’na hiçbir ortağın bulunmadığına şahitlik ederim.

عَمَّا تَضَمَّنَهُ الْجَنَانْ

kalbin içerdiklerine

مِنَ التَّصْدِيْقِ بِهَا وَالْإِذْعَانْ

yani güven ve uyum

تَثْبُتُ بِهَا فِي الصُّدُوْرِ مِنَ الْإِيْمَانِ قَوَاعِدُهْ

tanıklık ederek, kalplere yerleşen iman sütunları

وَتَلُوْحُ عَلى اَهْلِ الْيَقِيْنِ مِنْ سِرِّ ذلِكَ الْإِذْعَانِ وَالتَّصْدِيْقِ شَوَاهِدُهْ

İman delilleri, itaat ve güven sırrının ikna olmuş uzmanına görünür

وَاَشْهَدُ اَنَّ سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا الْعَبْدُ الصَّادِقُ فِيْ قَوْلِه وَفِعْلِهْ

Ve şehadet ederim ki Seyyidina Muhammed sözünde ve işinde doğru bir kuldur.

والْمُبَلِّغَ عَنِ اللّهِ مَا اَمَرَه بِتَبْلِيْغِه لِخَلْقِه مِنْ فَرْضِه وَنَفْلِهْ

Ve Allah’ın yarattıklarına tebliğ edilmesini emrettiği şeyleri, yani Allah’ın farzlarını ve emirlerini tebliğ edendir.

عَبْدٌ اَرْسَلَهُ اللّهُ لِلْعَالَمِيْنَ بَشِيْرًا وَنَذِيْرًا

Allah’ın, dünya halkına sevindirici ve korkutucu olarak gönderdiği bir kuldur.

فَبَلَّغَ الرِّسَالَةْ

Bu yüzden mesajı iletti

وَاَدَّى الْأَمَانَةْ

ve görevi yerine getirmek

وَهَدَى اللّهُ بِه مِنَ الْأُمَّةِ بَشَرًا كَثِيْرًا

Ve Allah onun vasıtasıyla birçok insana

فَكَانَ فِي ظُلْمَة ِ الْجَهْلِ لِلْمُسْتَبْصِرِيْنَ سِرَاجًا وَقَمَرًا مُنِيْرًا

O zaman cehalet karanlığında hidayet arayanlar için parlak bir lamba ve dolunaydır.

فَمَا اَعْظَمَهَا مِنْ مِنَّةٍ تَكَرَّمَ اللّهُ بِهَا عَلَى الْبَشَرْ

Allah’ın insanlığa verdiği armağan ne büyüktür!

ومَا اَوْسَعَهَا مِنْ نِعْمَةٍ اِنْتَشَرَ سِرُّهَا فِي الْبَحْرِ والْبََرْ

Sırları denizlere ve karalara dağılmış olan lütuflar ne kadar büyüktür

اَللّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ بِاَجََلِّ الصَّلَوَاتِ وَاَجْمَعِهَا وَاَزْكَى التَّحِيَّاتِ وَاَوْسَعِهَا

Ey Allah’ım, en büyük ve en eksiksiz rahmetinle, en kutsal ve en geniş şerefinle rahmet ve selam ihsan et.

عَلى هذَا الْعَبْدِ الَّذِيْ وَفّى بِحَقِّ الْعُبُوْدِيَّةْ

köleliğin haklarını yerine getiren bu hizmetçiye karşı

وبَرَزَ فِيْهَا فِيْ خِلْعَةِ الْكَمَالْ

ve mükemmel doğa ile esaret altında görünen

وقَامَ بِحَقِّ الرُّبُوْبِيَّةِ فِي مَوَاطِنِ الْخِدْمَة ِ لِلّهِ وَاَقْبَلَ عَلَيْهِ غَايَةَ الْإِقْبَالْ

ve Allah’a adanma yerlerinde ilahi hakkı yerine getirenler ve O’na mümkün olan en iyi yüzle bakanlar

صَلاةً يَتَّصِلُ بِهَا رُوْحُ الْمُصَلِّيْ عَلَيْهِ بِهْ

merhamet isteyen kişinin ruhunu ona bağlayan merhamet

فَيَنْبَسِطُ فِيْ قَلْبِه نُوْرُ سِرِّ تَعَلُّقِه بِه وَحُبِّهْ

o zaman onunla olan bağının sırrının ışığı ve kalbinin sevgisi yaygınlaşacaktır.

ويُكْتَبُ بِهَا بِعِنَايَةِ اللّهِ فِيْ حِزْبِهْ

Ve o, Allah’ın yardımıyla kendi grubunda kaydedildi.

وَعَلى الِه وَصَحْبِهِ الَّذيْنَ ارْتَقَوْا صَهْوَةَ الْمَجْدِ بِقُرْبِهْ

Ve
ona yakınlıklarından dolayı yüksek dereceye yükselen ailesi ve yoldaşları üzerine.

وَتَفَيَّأُوْا ظِلالَ الشَّرَفِ الْأَصْلِيّ بِوُدِّه وَحُبِّهْ

Ve ona değer vererek ve onu severek gerçek ihtişamın gölgesine sığınırlar

مَا عَطَّرَ الْأَكْوَانَ بِنَشْرِ ذِكْرَاهُمْ نَسِيمْ

Rüzgârın esintileri evreni, sözlerini yaydığı için onurlandırdığı sürece

 

اَمَّا بَعْدُ فَلَمَّا تَعَلَّقَت إِرَادَةُ اللّهِ فِيْ الْعِلْم الْقَدِيمْ

Amma bakdu, Allah’ın sonsuz ilmindeki iradesi ne zaman bağlanırsa.

بِظُهُوْرِ اَسْرَارِ التَّخْصِيْصِ لِلْبَشَرِ الْكَرِيمْ

onurlu insanlar için uzmanlık sırlarının ortaya çıkmasıyla

بِالتَّقْدِيمْ وَالتَّكْرِيمْ

erdem ve onurla

نَفَذَتِ الْقُدْرَةُ الْبَاهِرَةْ

Yankılanan bir irade ile gerçekleşti

بِالنِّعْمَةِ الْوَاسِعَةِ وَالْمِنَّةِ الْغَامِرَةْ

bol lütuf ve hediyelerle

فَانْفَلَقَتْ بَيْضَةُ التَّصْوِيرْ

sonra boyama yumurtasını böl

فِي الْعَالَمِ الْمُطْلَقِ الْكَبِيرْ

Büyük mutlak alemde

عَنْ جَمَالٍ مَشْهُوْدٍ بِالْعَينْ

Gözlerin tanık olduğu güzelliği ortaya çıkarmak

حَاوٍ لِوَصْفِ الْكَمَالِ الْمُطْلَقِ وَالْحُسْنِ التَّامِّ وَالزَّينْ

Bu da mutlak mükemmellik ve mükemmel onur ve güzellik niteliklerini içerir.

فَتَنَقَّلَ ذلِكَ الْجَمَالُ الْمَيْمُونْ

sonra güzellik etrafta dolaştı

فِي الْأَصْلابِ الْكَرِيْمَةِ وَالْبُطُونْ

Onurlu omurgalarda ve rahimlerde

فَمَا مِنْ صُلْبٍ ضَمَّهْ

Onu taşıyacak tek bir omurga bile yok.

اِلا وَتَمَّتْ عَلَيْهِ مِنَ اللّهِ النّعْمَةْ

Meğer ki Allah’ın lütfu onun için mükemmel olsun.

فَهُوَ الْقَمَرُ التَّامُّ الَّذِيْ يَتَنَقَّلُ فِي بُرُوْجِهْ

yörüngesinde hareket eden mükemmel bir ay

لِيَتَشَرَّفَ بِه مَوْطِنُ اسْتِقْرَارِه وَمَوْضِعُ خُرُوْجِهْ

Öyle ki, ikamet ettiği yer de çıktığı yer de şan ve şeref kazansın.

وَقَدْ قَضَتِ الْأَقْدَارُ الْأَزَلِيَّةُ بِمَا قَضَتْ وَاَظْهَرَتْ مِنْ سِرِّ هذَا النُّوْرِ مَا اَظْهَرَتْ

ve kader, takdir ettiğini takdir eder ve bu nurun sırrını ifşa ettiğine ifşa eder

وَخَصَّصَتْ بِه مَنْ خَصَّصَتْ

ve uzmanlaştığı kişi üzerinde uzmanlaşır

فَكَانَ مُسْتَقُّه فِي الْأَصْلابِ الْفَاخِرَةْ

ve onun meskeni asil sırtın kemiklerindedir.

وَالْأَرْحَامِ الشَّرِيْفَةِ الطَّاهِرَةْ

ve saf olan görkemli rahimler

حَتّى بَرَزَ فِيْ عَاَلمِ الشَّهَادَة ِ بَشَرًا لا كَالْبَشَرْ

Ta ki sıradan insanlar gibi olmayan bir insan olarak gerçek dünyaya gelene kadar

وَنُوْرًا حَيَّرَ الْأَفْكَارَ ظُهُوْرُه وَبَهَرْ

ve görünüşü zihni karıştıran ve gözleri kamaştıran bir ışık gibi

فَتَعَلَّقَتْ هِمَّةُ الرَّاقِمِ لِهذِهِ الْحُرُوفْ

Yazarın arzusundan etkilenen bu mektuplar

بِأَنْ يَرْقُمَ فِيْهذَا الْقِرْطَاس مَا هُوَ لَدَيْهِ مِنْ عَجَائِبِ ذلِكَ النُّوْرِ مَعْرُوفْ

bu kağıda görkemli ışığın mucizesi hakkında bildiklerini yazması

وَإِنْ كَانَتِ الْأَلْسُنُ لا تَفِيْ بِعُشْرِ مِعْشَارِ اَوْصَافِ ذلِكَ الْمَوْصُوفْ

Dil, atfedilen kişinin niteliklerinin yüzde onunun yüzde onunu yerine getiremese bile

تَشْوِيْقًا لِلسَّامِعِينْ

dinleyicileri kaçırdığınız için

مِنْ خَوَاصِّ الْمُؤْمِنِينْ

uzmanlaşmış inananlar arasından

وتَرْوِيْحًا لِلْمُتَعَلّقِيْنَ بِهذَا النُّوْرِ الْمُبِينْ

ve bu parlak ışığa bağlı olanlar için rahatlatıcı

وَإِلا فَانّى تُعْرِبُ الْأَقْلامْ

Eğer değilse, o zaman kalem nasıl açıklayabilir?

عَنْ شُؤنِ خَيْرِ الْأَنَامْ

En önemli insani meseleler hakkında

وَلكِنْ هَزَّنِيْ اِلى تَدْوِيْنِ مَا حَفِظْتُه مِنْ سِيَرِ اَشْرَفِ الْمَخْلُوْقِينْ

Yine de en asil yaratıkların yaşam öyküsü hakkında ezberlediklerimi yazmak beni harekete geçirdi

وَمَا اَ كْرَمَهُ اللّهُ بِه فِيْ مَوْلِدِه مِنَ الْفَضْلِ الَّذِيْ عَمَّ الْعَالَمِينْ

ve Allah’ın doğumunda ona bahşettiği şeref, evreni kaplayan bir erdemdir.

وَبَقِيَتْ رَايَتُه فِيْ الْكَوْنِ مَنْشُوْرَةً عَلى مَرِّ الْأَيَّامِ وَالشُّهُوْرِ وَالسِّنِينْ

Ve onun bayrağı günler, aylar ve yıllar boyunca dalgalandıkça evrende sonsuza dek dalgalanır

دَاعِي التَّعَلُّقِ بِهذِهِ الْحَضْرَةِ الْكَرِيْمَةْ

bu asil kişiliğe olan tutkum

وَلاعِجُ التَّشَوُّقِ اِلى سَمَاع اَوْصَافِهَا الْعَظِيْمَةْ

Ve onun büyük niteliklerini duyma özleminin şoku

ولَعَلَّ اللّهَ يَنْفَعُ بِه الْمُتَكَلِّمَ وَالسَّامِعْ

Ve Allah konuşana da dinleyene de fayda versin.

فَيَدْخُلانِ فِيْ شَفَاعَةِ هذَا النَّبِيّ الشَّافِعْ

Böylece her ikisi de bu şefaatçi peygamberin şefaatine dahil olurlar.

وَيَتَرَوَّحَانِ بِرَوْحِ ذلِكَ النَّعِيمْ

Ve bunun zevkini çıkar

 

وَقَدْ آنَ لِلْقَلَمِ اَنْ يَخُطَّ مَا حَرَّكَتْهُ فِيْهِ الْأَنَامِلْ

parmak güdümlü yazma zamanı

مِمَّا اسْتَفَادَهُ الْفَهْمُ مِنْ صِفَاتِ هذَا الْعَبْدِ الْمَحْبُوْبِ الْكَامِلْ

anlayışı mükemmel olan bu sevgili hizmetkarın niteliklerinden yararlanan

وشَمَائِلِهِ الَّتِيْ هِيَ اَحْسَنُ الشَّمَائِلْ

ve tüm niteliklerin en iyisi olan nitelikleri.

وَهُنَا حَسُنَ اَنْ نُثْبِتَ مَا بَلَغَ اِلَيْنَا فِيْ شَأْنِ هذَا الْحَبِيْبِ مِنْ اَخْبَارٍ وأثَارْ

Burada, bu sevgili konu hakkında bize ulaşan hadisleri ve daha fazlasını tespit etmemiz iyi olacaktır

لِيَتَشَرَّفَ بِكِتَابَتِهِ الْقَلَمُ وَالْقِرْطَاسُ وتَتَنَزَّهَ فِيْ حَدَائِقِهِ الْأَسْمَاعُ والْأَبْصَارْ.

kalem ve kâğıt onu yazdığı için onurlandırılsın ve işitme ve görme onun bahçelerinde kutsal olsun

وَقَدْ بَلَغَنَا فِيْ الْأَحَادِيْثِ الْمَشْهُوْرَة

gerçekten de iyi bilinen geleneklerle bize kadar geldi

أَنَّ اَوَّلَ شَيْءٍ خَلَقَهُ اللّهُ هُوَ النُّوْرُ الْمُوْدَعُ فِيْ هذِهِ الصُّوْرَةْ

Gerçekten de Allah’ın yarattığı her şeyin başlangıcı, bu formda saklanan nurdur

فَنُوْرُ هذَا الْحَبِيْبِ اَوَّلُ مَخْلُوْقٍ بَرَزَ فِي الْعَالَمْ

O zaman bu sevgilinin ışığı, âlemde görünen yaratığın başlangıcıdır.

ومِنْهُ تَفَرَّعَ الْوُجُوْدُ خَلْقًا بَعْدَ خَلْقٍ فِيْمَا حَدَثَ ومَا تَقَادَمْ

Ve bu ışıktan yaratılış dallanır, şimdiki zamanda ve geçmişte birbiri ardına yaratılır.

وَقَدْ اَخْرَجَ عَبْدُ الرَّزَّاقِ بِسَنَدِه عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللّهِ الأَنْصارِيِّ رَضيَ اللّهُ عَنْهُمَا قَالَ.

Abdürrezzak, senediyle Cabir bin Abdillah El Ensori Ra’dan rivayet etti. dedi ki

قُلْتُ يَا رَسُوْلَ اللّهِ بِأَبِيْ واُمّيْ اَخْبِرْنِيْ عَنْ اَوَّلِ شَيْءٍ خَلَقَهُ اللّهُ قَبْلَ الأَشْيَاءْ

Dedim ki: Ey Allah’ın Resûlü, babam ve annem hakkı için, Allah’ın her şeyden önce yarattığı bir şeyin başlangıcını bana haber ver.

قَالَ: يَا جَابِرُ إِنَّ اللّهَ خَلَقَ قَبْلَ الأَشْيَاءِ نُوْرَ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ نُوْرِهْ.

Dedi ki: Ey Cabir, Allah kendi nurundan her şeyden önce senin peygamberinin nurunu yarattı.

وَقَدْ وَرَدَ مِنْ حَديْثِ أَبِيْ هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ اَنَّه قَالَ

Ebi Hureyre Ra. hadisinde şöyle dediği rivayet edilir

قَالَ: رَسُوْلُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ: كُنْتُ اَوَّلَ النَّبِيِّيْنَ فِي الْخَلْقِ وَآخِرَهُمْ فِي الْبَعْثِ

Peygamber dedi ki: Ben yaratılışta peygamberlerin başlangıcıyım ve mesajlaşmada peygamberlerin sonuyum.

وَقَدْ تَعَدَّدَتِ الرِّوَايَاتُ بِاَنَّه اَوَّلُ الْخَلْقِ وُجُوْدًا وَأَشْرَفُهُمْ مَوْلُوْدًا

Yaratılışın başlangıcı ve doğumunun asil varlığı olduğuna dair birçok rivayet

وَلَمَّا كَانَتِ السَّعَادَةُ الْأَبَدِيَّةْ

ve sonsuz mutluluk

لَهَا مُلاحَظَةٌ خَفِيَّةْ

belirsiz bir bakış açısına sahiptir

اِخْتَصَّتْ مَنْ شَاءَتْ مِنَ الْبَرِيَّةْ

istediği adam üzerinde uzmanlaşır

بِكَمَالِ الْخُصُوْصِيَّةْ

özgüllüğün mükemmelliği ile

فَاسْتَوْدَعَتْ هذَا النُّوْرَ الْمُبِينْ

bu parlak ışığı bıraktı

اَصْلابَ وبُطُوْنَ مَنْ شَرَّفَتْهُ مِنَ الْعَالَمِينْ

onurlandırdığı kişilerin omurgasında ve midesinde

فَتَنَقَّلَ هذَا النُّوْرُ مِنْ صُلْبِ آدَمَ وَنُوْحٍ واِبْرَاهِيمْ

Sonra bu ışık Adem, Nuh ve İbrahim’in omurgasından hareket etti.

حَتّى اَوْصَلَتْهُ يَدُ الْعِلْمِ الْقَدِيمْ

böylece bir zamanlar onu teslim eden bilgi güçleri

اِلى مَنْ خَصَّصَتْهُ بِالتَّكْرِيْمِ اَبِيْهِ الْكَرِيمْ

şerefle onurlandırdığı kişiye, yani onurlu babasına

عَبْدِ اللّهِ ابْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِب ذِي الْقَدْرِ الْعَظِيمْ

yani Abdullah ibnu Abdil Mutholib, büyük bir dereceye sahip

واُمُّهُ الَّتِيْ هِيَ فِي الْمَخَاوِفِ آمِنَةْ

ve annesine korktuğunda güvenli bir insan olduğunu

سَّيِّدَةِ الْكَرِيْمَةِ آمِنَةْ

asil lord Aminah

فَتَلَقَّاهُ صُلْبُ عَبْدِ اللّهِ فَأَلْقَاهُ اِلى بَطْنِهَا

Abdullah’ın Aminah’ın midesine teslim ettiği isyankar kemikler

فَضَمَّتْهُ اَحْشَاؤُهَا بِمَعُوْنَةِ اللّهِ مُحَافَظَةً عَلى حَقِّ هذِهِ الدُّرَّةِ وصَوْنِهَا

Sonra Âmine’nin karnı, bu incinin hakkını korumak ve onu muhafaza etmek için Allah’ın yardımıyla ona gebe kaldı.

فَحَمَلَتْهُ بِرِعَايَةِ اللّهِ كَمَا وَرَدَ عَنْهَا حَمْلا خَفِيْفًا لا تَجِدُ لَه ثِقَلا

Sonra Allah’ın yardımıyla, anlatıldığı gibi, hafif bir rahimle ona gebe kaldı.

وَلا تَشْكُوْا مِنْهُ اَ لَمًا وَلا عِلَلا

ve hiç acı hissetmiyor

حَتّى مَرَّ الشَّهْرُ بَعْدَ الشَّهْرِ مِنْ حَمْلِهْ

rahimden aylar geçene kadar

وقَرُبَ وَقْتُ بُرُوْزِه اِلى عَالَمِ الشَّهَادَةِ لِتَنْبَسِطَ عَلى اَهْلِ هذَا الْعَالَمِ فُيُوْضَاتُ فَضْلِهْ.

ve doğal dünyaya varış zamanına yakın, böylece lütuf akışı bu doğal dünyanın sakinlerine akar

وَتَنْتَشِرَ فِيْهِ آثَارُ مَجْدِهِ الصَّمِيمْ

ve güçlü onur mirası doğaya dağılmıştır

 

 

وَمُنْذُ عَلِقَتْ بِه هذِهِ الدُّرَّةُ الْمَكْنُوْنَةْ

saklanan inci ona bağlı olduğu için

والْجَوْهَرَةُ الْمَصُوْنَةْ

ve korunan mücevherler

والْكَوْنُ كُلُّه يُصْبحُ ويُمْسِيْ فِيْ سُرُوْرٍ وابْتِهَاجْ

sabah akşam tüm doğa mutluluk ve neşe içinde

بِقُرْبِ ظُهُوْرِ إِشْرَاقِ هذَا السِّرَاجْ

Bu fener ışığının yakında ortaya çıkmasıyla

والْعُيُوْنُ مُتَشَوِّفَةٌ اِلى بُرُوْزِهْ

gözleri onun doğumunu özlüyor

مُتَشَوِّقَةٌ اِلَى الْتِقَاطِ جَوَاهِرِ كُنُوْزِهْ

özlem kurtarıcı özünü bulacak

وكُلُّ دَابَّة ٍ لِقُرَيْشٍ نَطَقَتْ بِفَصِيْح الْعِبَارَةْ

ve Kureyş’e ait bütün hayvanlar açık sözlerle şöyle dediler

مُعْلِنَةً بِكَمَالِ الْبشَارَةْ

iyi haberin mükemmelliğini duyurmak

وَمَا مِنْ حَامِلٍ حَمَلَت فِيْ ذلِكَ الْعَامْ

o yıl hiç kimse hamile kalmadı

اِلا اَتَتْ فِيْ حَمْلِهَا بِغُلامْ

karnında bir erkek çocuk doğurmadıkça

مِنْ بَرَكَاتِ وَسَعَادَةِ هذَا الْإِمَامْ

çünkü bu liderin kutsamaları ve mutluluğu

وَلَمْ تَزَلِ الْأَرْضُ وَالسَّمَوَاتْ

ve yeryüzü ve gökler durmadı

مُتَضَمِّخَةً بِعِطْرِ الْفَرَح بِمُلاقَاةِ اَشْرَفِ الْبَرِيَّاتْ

asil bir varlıkla tanışmanın güzel kokusunu içerir

وبُرُوْزِه مِنْ عَالَمِ الْخَفَاءِ اِلى عَالَمِ الظُّهُورْ

ve onun belirsizlikler aleminden açıklıklar alemine doğuşu

بَعْدَ تَنَقُّلِه فِي الْبُطُوْنِ وَالظُّهُورْ

mide-karın ve kaburgalarda yer değiştirdikten sonra

فَأَظْهَرَ اللّهُ فِي الْوُجُوْدِ بَهْجَةَ التَّكْرِيمْ

Daha sonra Tanrı görkem şölenini

وبَسَطَ فِي الْعَالَمِ الْكَبِيْرِ مَائِدَةَ التَّشْرِيْفِ وَالتَّعْظِيمْ

ve büyük bir hayırseverlikle yücelik ve görkem dağıtır

بِبُرُوْزِ هذَا الْبَشَرِ الْكَرِيمْ

bu asil insanın gelişiyle

 

فَحِيْنَ قَرُبَ اَوَانُ وَضْعُ هذَا الْحَبِيبْ

ve bu sevgilinin doğum zamanı yaklaştığında

أَعْلَنَتِ السَّمَوَاتُ وَالْأَرَضُوْنَ وَمَنْ فِيْهِنَّ بِالتَّرْحِيبْ

Gökleri ve yeri ve orada bulunanları şereflendirmek için

وَاَمْطَارُ الْجُوْدِ الْإِلهيّ عَلى اَهْلِ الْوُجُوْدِ تَثِجْ

ve dünya sakinleri üzerine ilahi lütuf yağmuru ağırdır

وَأَلْسِنَةُ الْمَلائِكَةِ بِالتَّبْشِيْرِ لِلْعَالَمِيْنَ تَعِجْ

Ve meleklerin ağızları âlemlerin sakinlerine müjdeyi duyurdu.

وَالْقُدْرَةُ كَشَفَتْ قِنَاعَ هذَا الْمَسْتُورْ

ve Tanrı’nın gücü örtülü olanın maskesini düşürür

لِيَبْرُزَ نُوْرُه كَامِلا فِيْ عَالَمِ الظُّهُورْ

Böylece ışığı doğal dünyada mükemmel bir şekilde görünür

نُوْرًا فَاقَ كُلَّ نُوْرْ

ışık üstüne ışık

وَاَنْفَذَ الْحَقُّ حُكْمَهْ

ve her zaman dürüst olan onun yasasını uygular

عَلى مَنْ اَتَمَّ اللّهُ عَلَيْهِ النّعْمَةْ

Allah’ın kendisine nimet verdiği kimseye karşı

مِنْ خَوَاصِّ الأُمَّةْ

özel bir halkın

أَنْ يَحْضُرَ عِنْدَ وَضْعِه اُمَّةْ

anne doğum yaptığında yanında olmak

تَأْنِيْسًا لِجَنَابِهَا الْمَسْعُودْ

onun mutlu ihtişamını güvence altına almak için

وَمُشَارَكَةً لَهَا فِيْ هذَا السِّمَاطِ الْمَمْدُودْ

ve bu ziyafette ona eşlik edin.

فَحَضَرَتْ بِتَوْفِيْقِ اللّهِ السَّيّدَةُ مَرْيَمُ وَالسَّيِّدَةُ آسِيَةْ

Sonra Allah’ın rehberliği ile Seyyide Meryem ve Seyyide Asiye geldi.

ومَعَهُمَا مِنَ الْحُوْرِ الْعِيْنِ مَنْ قَسَمَ اللّهُ لَه مِنَ الشَّرَفِ بِالْقِسْمَةِ الْوَافِيَةْ.

Ve onlarla birlikte Allah’ın kendisine bölük bölük dağıttığı melekleri de.

فَأَتَى الْوَقْتُ الَّذِيْ رَتَّبَ اللّهُ عَلى حُضُوْرِه وُجُوْدَ هذَا الْمَوْلُودْ

Sonra Allah’ın, gelecek zaman için doğan kişiye hazırladığı zaman geldi.

فَانْفَلَقَ صُبْحُ الْكَمَالِ مِنَ النُّوْرِ عَنْ عَمُودْ

Sonra mükemmelliğin sabah ışığı sütunlardan ayrıldı

وبَرَزَ الْحَامِدُ الْمَحْمُودْ

Öven ve övülen bir peygamber vardı.

مُذْعِنًا لِلّهِ بِالتَّعْظِيْمِ وَالسُّجُودْ

Allah’a tazim ve secde ile teslim olurken.

 

 

أَشْرَقَ الْكَوْنُ ابْتِهَاجًـا ۞ بِوُجُوْدِ الْمُصْطَفَى احْمَدْ

Evren, seçilmiş peygamber Ahmed’in varlığıyla muhteşem bir şekilde parladı.

ولأَهْلِ الْكَوْنِ أُنْـسٌ ۞ وسُرُوْرٌ قَـدْ تَجَـدَّدْ

ve evrenin sakinleri yeni bir huzur ve mutluluğa sahip olurlar.

فَاطْرَبُوْا يَا أهْلَ الْمَثَانِيْ ۞ فَهَزَارُ الْيمْنِ غَرَّدْ

Öyleyse sevinin ey fatiha ehli, çünkü Yemen’in bülbülü cıvıldıyor

وَاسْتَضيْئوا بِجَمَـالٍ ۞ فَاقَ فِي الْحُسْنِ تَفَـَّردْ

ve onu sadece iyilikte olan üstün güzellikle inşa et

وَلَنَا الْبُشْـرى بِسَعْـدٍ ۞ مُسْتَمِرٍ لَيْـس يَنْفَدْ

ve mutlu haberlerimiz var, sonsuza kadar devam eden mutlulukla

حَيْثُ أُوتِيْنَـا عَطَـاءً ۞ جَمَعَ الْفَخْـرَ الْمُؤَبدْ

Bize bir hediye verildiğinde, sonsuza dek gurur duyacağız.

فَلِرَبي كُـلُّ حَـمْـدٍ ۞ جَلَّ اَنْ يَحْصُرَ هُ الْعَـدْ

Sayılması zor olan tüm övgüler Rabbime olsun.

إِذْ حَبَانَا بوُجُوْدِ الْـ ۞ ـمُصطَفى الْهَادِي مُحَمَّدْ

O, bize övgüye değer davranışlar sergileyen seçilmiş bir peygamberin varlığını sağladığında

يَا رَسُـوْلَ اللهِ أَهْــلاً ۞ بِكَ إِنَّا بِكَ نُسْعَـدْ

Ey Allah’ın elçisi, hoş geldin, gerçekten biz senden memnunuz.

وبِجَاهِـهْ يَا إِلهِـي ۞ جُدْ وبَلّغْ كُلَّ مَقْصَـدْ

Ve onun konumuyla, ey Tanrım, tüm amaçları bağışla ve ilet

واهْدِنَا نَهْجَ سَبِيْلِـهْ ۞ كَيْ بِه نُسْعَدْ ونُرْشَـدْ

Bize yol göster ki mutlu olalım ve hidayete erelim.

رَب بَلّغْنَا بِجَـاهِـهْ ۞ فِيْ جِوَارِهْ خَيْر مَقْعَـدْ

Ey Rabbim, bizi kendi katında en güzel yere ulaştır.

وَصَـلاَةُ اللهِ تَغْشـى ۞ أَشْرَفَ الرُّسْلِ مُحَمَّـدْ

ve Allah’ın rahmeti en şerefli elçi Muhammed’i kuşatsın.

وسَلاَمٌ مُسْتَـمِـرٌّ ۞ كُـلَّ حِيْنٍ يَتَـجَـدَّدْ

ve devam eden selamlar, her seferinde yeni

 

وَحِيْنَ بَرَزَصَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ بَطْنِ اُمِّهِ بَرَزَ رَافِعًا طَرْفَهُ اِلَى السَّمَآءْ

ve annesinin rahminden doğduğunda, bakışlarını gökyüzüne kaldırırken doğdu

مُؤْمِيًا بِذَالِكَ الرَّفْعِ اِلَى اَّنَّ لَهُ شَرَفًا عَلَا مَجْدُهُ وَسَمَا

Bu görüşle, gerçekten de asil bir onura ve yüksek bir saygınlığa sahip olduğuna işaret ederek

وَكَانَ وَقْتُ مَوْلِدِ سَيّدِ اْلكَوْنَيْنْ

ve iki diyarın efendisinin doğum zamanı

مِنَ الشُّهُوْرِ شَهْرِرَبِيْعِ الْاَوَّلِ وَمِنَ الْاَيَّامِ يَوْمَ الْاِثْنَيْنْ

Aylardan Robiul Awal ayı ve günlerden Pazartesi

وَمَوْضِعُ وِلاَدَتِهِ وَقَبْرِهِ بِالْحَرَمَيْنْ

Doğum yeri ve mezarı Harameyn’dedir.

وَقَدْ وَرَدَ اَنَّهُ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وُلِدَ مَخْتُوْناً مَكْحُوْلاً مَقْطُوْعَ السُّرَّةْ

Sünnetli doğduğu, sürme çektiği ve göbeğinin kesildiği rivayet edilir.

تَوَلَّتْ ذَالِكَ لِشَرَفِهِ عِنْدَ اللهِ اَيْدِى الْقُدْرَةْ

Allah katındaki şerefinden dolayı onu kudret eli tuttu.

وَمَعَ بُرُوْزِه اِلَى الْعَالَمِ ظَهَرَ مِنَ الْعَجَائِبْ

ve doğal dünyada ortaya çıkmasıyla birlikte, tuhaflıklar vardı

مَا يَدُلُّ عَلى اَنَّهُ اَشْرَفُ الْمَخْلُوْقِيْنَ وَاَفْضَلُ الْحَبَائِبْ

Bu da onun yaratıkların en şereflisi ve aşıkların en mükemmeli olduğunu gösterir.

فَقَدْ وَرَدَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمنِ بْنِ عَوْفٍ عَنْ اُمَّهِ الشَّفَّاءِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمَا

Abdurrahman bin Avf’tan, annesi Şaffa’ RA’dan rivayet edilmiştir.

قَالَتْ لَمَّا وَلَدَتْ اَمِنَةُ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا رَسُوْلَ اللهُ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَعَ عَلَى يَدَيَّ فَاسْتَهَّ فَسَمِعْتُ قَائِلاً يَقُوْلُ رَحِمَكَ اللهُ اَو رَحِمَكَ رَبَّكَ

Annesi dedi ki: Amine Ra, Allah Resulü’nü (s.a.a) doğurduğunda elime düştü, o zaman ben: Allah sana merhamet etsin veya tanrın sana merhamet etsin diyen bendim.

قَالَتِ الشَّفَّاءُ فَاَضَآءَ لَهُ مَا بَيْنَ اْلمَشْرِقِ وَاْلمَغْرِبْ

Safa dedi ki: Onun yüzünden gökler ve yer aydınlandı.

حَتّى نَظَرْتُ اِلى بَعْضِ قُصُوْرِ الرُّومْ

Roma sarayının bir kısmını görene kadar

قَالَتْ ثُمََّبِيَبَسْتُهُ وَاَضْجَعْتُهُ فَلَمْ اَنْشَبْ اَنْ غَشِيَتْنِى ظُلْمَةٌ وَرُعْبٌ وَقُشَعْرِيْرَةٌ عَنْ يَمِيْنِى ظُلْمَةٌ وَرُعْبٌ وَقُشَعْرِيْرَةٌ يَمِيْنِى

Shefa dedi ki: Sonra onu giydirdim ve yatağına yatırdım.

فَسَمِعْتُ قَائِلاً يَقُوْلُ اَيْنَ ذَهَبْتَ بِهِ قَالَ اِلَى الْمَغْرِبْ

Sonra bir konuşmacının onu nereye götürdüğünüzü sorduğunu duydum, o da batıya doğru dedi

وَاَسْفَرَ ذَالِكَ عَنىّ

ve bu benim için kayıptı

ثُمَّ عَاوَدَنِى الرُّعْبُ وَالظُّلْمَةُ وَاْلقُشَعْرِيْرَةُ عَنْ يَسَارِيْ

Sonra sol tarafımdan yine korku, karanlık ve tüylerim diken diken oldu.

فَسَمِعْتُ قَائِلاًّ يَقُوْلُ اَيْنَ ذَهَبْتَ بِهِ قَالَ اِلَى لْمَشْرِقْ

Sonra bir konuşmacının onu nereye götürdüğünüzü sorduğunu duydum, o da doğuya doğru dedi

قَالَتْ فَلَمْ يَزَلِ الْحَدِيْثُ مِنّى عَلَى بَالٍ حَتَّى ابْتَعَثَهُ اللهُ

Bu olay, Allah tarafından gönderilinceye kadar bana gelmeye devam etti

فَكُنْتُ مِنْ اَوَّلِ النَّاسِ اِسْلَاماً

Ben Müslümanların ilklerindenim.

وَكَمْ تَرْجَمَتِ السُّنَّةُ مِنْ عَظِيْمِ اْلمُعْجِزَاتْ

Ve mucizelerin büyüklüğüne dair birçok Sünnet açıklaması

وَبَاهِرِ الايَآتِ اْلبَيّنَاتْ

Ve açık bir ayetin ışığı

بِمَا يَقْضِى بِعَظِيْمِ شَرَفِهِ عِنْدَ مَوْلَاهُ

Efendisinin yanında onurunun görkemini sağlayan

وَاَنَّ عَيْنَ عِنَايَتِهِ فِى كُلّ حِيْنٍ تَرْعَاهْ

Ve gerçekten de her zaman muhafızlarının çekirdeği

وَاَنَّهُ الْهَادِى اِلى الصّرَاطِ اْلمُسْتَقِيمْ

Ve şüphesiz o, dosdoğru yolu gösterendir.

 

ثُمَّ إنَّه صَلَّى الله عَلَيْهِ وَ سَلَّم بَعْدَ أَنْ حَكَمَت القُدْرَةُ بِظُهُورِه

Peygamber’in (s.a.a) ortaya çıkacağı belirlendikten sonra

وَانْتَشَرَت فِي الأكْوَانِ لَوَامِعُ نُورِه

ve ışığını dünyaya yaydı

تَسَابَقَتْ إلَى رَضَاعِهِ المُرْضِعَات

emziren kadınları emzirmek için yarışıyor

وَتَوَفَّرَت رَغَبَاتِ أَهْلِ الوُجُودِ فِي حَضَانَةِ هَذِهِ الذَّات

ve dünya sakinlerinin birçoğunun bu asil maddeye özen gösterme arzusu

فَنَفَذَ الحُكْمُ مِنَ الحَضْرَةِ العَظِيْمَة

sonra görkemli varlığın yargısı

بِوَاسِطَةِ السَّوَابِقِ القَدِيمَة

hızından dolayı

بِأنَّ الأولى بِتَرْبِيَةِ هَذَا الحَبِيبِ وَحَضَانَتِهِ السَّيِّدَةُ حَلِيْمَة

Bu sevgiliyi eğitmeye ve ona bakmaya en çok hakkı olan kişi Seyyide Halime’dir.

وَحِينَ لَاحَظَتْهُ عُيُونُهَا

ve Halimah’ın gözleri onu izlediğinde

وَبَرَزَ فِي شَأنِهَا مِنْ أَسْرَارِ القُدْرَةِ الرَّبَّانِيَّةِ مَكْنُونُهَا

ve tanri’nin gücünün sirrindan onun evi̇nde onun i̇şleri̇nde görünür

نَازَلَ قَلْبَهَا مِنَ الفَرَحِ وَالسُّرُور

zevk ve mutluluk kalbine iner

مَا دَلَّ عَلَى أَنَّ حَظَّهَا مِنَ الكَرَامَةِ عِنْدَ الله حَظٌّ مَوْفُوْر

Bu da onun Allah tarafından cömert bir payla onurlandırıldığını gösterir.

فَحَنَّتْ عَلَيْهِ حُنُوَّ الأُمَّهَاتِ عَلَى البَنِين

Sonra Halime onu bir annenin çocuğunu sevdiği gibi sevdi.

وَرَغَبَت فِي رَضَاعَتِهِ طَمَعًا فِي نَيْلِ بَرَكَاتِهِ الَّتِي شَمِلَتِ العَالَمِين

Halime de tüm dünyayı etkileyen bereketini elde etme umuduyla onu emzirmek istedi.

فَطَلَبَت مِنْ أُمِّهِ الكَرِيْمَة

sonra Halime saygıdeğer annesinden

أَنْ تَتَوَلَّى رَضَاعِهِ وَحَضَانَتِهِ وَتَرْبِيَتِهِ بِالعَيْنِ الرَّحِيمَة

onu emzirmek, beslemek ve sevgi dolu gözlerle eğitmek için

فَأَجَابَتْهَا بِالتَّلْبِيَةِ لِدَاعِيْهَا

sonra daveti yerine getirir

لِمَا رَأَت مِنْ صِدْقِهَا فِي حُسْنِ التَّرْبِيَةِ وَوُفُورِ دَوَاعِيهَا

Eğitimdeki dürüstlüğü ve birçok teşvikçisi sayesinde

فَتَرَحَّلَتْ بِهِ إلَى مَنَازِلِهَا مَسْرُورَة

Sonra peygamberi mutlu bir halde evine getirdi.

وَهِيَ بِرِعَايَةِ الله مَحْفُوفَةٌ وَبِعَيْنِ عِنَايَتِهِ مَنْظُورَة

Tanrı’nın ilgisiyle kuşatılır ve O’nun lütfunun gözleriyle görülür.

فَشَاهَدَت فَي طَرِيقِهَا مِنْ غَرِيبِ المُعْجِزَات

Sonra yolculuğunda garip bir mucizeye tanık oldu.

مَا دَلَّهَا عَلَى أنَّهُ أَشْرَفُ المَخْلُوقَات

yaratılmışların en şereflisi olduğunu gösteren bir şey

فَقَدْ أَتَتْ وَشَارِفُهَا وَأَتَانُهَا ضَعِيفَتَان

zayıf bir araçla geldi

وَرَجَعَتْ وَهُمَا لِدَوَابِّ القَافِلَةِ تَسْبِقَان

ve geri dönüp diğer hayvanların önüne geçer

وَقَدْ دَرَّتِ الشَارِفُ وَالشِّيَاهُ مِنَ الألبَان

ve keçilerin sütü tamamlandı

بِمَا حَيَّرَ العُقُولُ وَالأذْهَان

Aklı ve kalbi karıştıran şeylerle

وَبَقِيَ عِنْدَهَا فِي حَضَانَتِهَا وَزَوْجِهَا سَنَتَين

Halime’yi emzirirken yanında ve kocasıyla birlikte iki yıl kaldı.

تَتَلَقَّى مِنْ بَرَكَاتِهِ وَعَجَائِبِ مُعْجِزَاتِهِ مَا تُقِرُّ بِهِ العَيْن

a peygamberin kutsamasına ve kalpleri sakinleştiren mucizelerinin şaşkınlığına sahip oldu

وَتَنْتَشِرُ أَسْرَارُهُ فِي الكَوْنَيْن

ve sırları tüm dünyaya yayıldı

حَتَّى وَاجَهَتْهُ مَلَائِكَةُ التَّخْصِيصِ وَالإكْرَام

Ta ki bir melek ona özel ve onurlu bir şekilde gelene kadar.

بِالشَّرَفِ الَّذِي عَمَّتْ بَرَكَتُهُ الأَنَامَ وَهُوَ يَرْعَى الأغْنَام

keçileri güderken nimetleri insanlara gösterilen ihtişamla

فَأضْجَعُوهُ عَلَى الأَرْضِ إضْجَاعَ تَشْرِيف

Sonra da onu onurlandırmak için yere yatırdı.

وَشَقَّوْا بَطْنَهُ شَقًّا لَطِيف

ve melekler onun karnını nazikçe deştiler

ثُمَّ أَخْرَجُوا مِنْ قَلْبِهِ مَا أَخْرَجُوه

Sonra onun kalbinden çıkardıklarını onun kalbinden de çıkardılar.

وَأوْدَعُوا فِيهِ مِنْ أَسْرَارِ العِلْمِ وَالحِكْمَةِ مَا أَوْدَعُوه

ve kalbine bilgi ve bilgeliğin sırlarını emanet etti.

وَمَا أَخْرَجَ الأمْلَكُ مِنْ صَدْرِهِ أَذًى وَلَكِنَّهُمْ زَادُوهُ طُهْراً عَلَى طُهْرً

ve melekler onun göğsündeki kirleri temizlemediler, ama ona saflık üzerine saflık eklediler

وَهُوَ مَعَ ذَلِكَ فِي قُوَّةٍ وَثَبَات

onunla birlikte güç ve metanet içinde

يَتَصَفَّحُ مِنْ سُطُورِ القُدْرَةِ الإلَهِيَّةِ بَاهِرُ الآيَات

Allah’ın gücünün işaretlerini açıklayan

فَبَلَغَ إلَى مُرْضِعَتِهِ الصَالِحَةِ العَفِيفَه

Sonra onu emziren, günahlardan sakınan ve doğru olan kadına kadar.

مَا حَصَلَ عَلَى ذَاتِهِ الشَّرِيفَة

onurlu kişiliğine ne oldu

فَتَخَوَّفَتْ عَلَيْهِ مِنْ حَادِثٍ تَخْشَاه

sonra ona ne olacağından korktu

وَلَمْ تَدْرِ أَنَّهُ مُلَاحَظٌ بِالمُلَاحَظَةِ التَّامَّةِ مِنْ مَوْلَاه

ve efendisi (Allah) tarafından mükemmel bir dikkatle izlendiğini bilmiyordu

فَرَدَتْه إِلَى أُمِّهِ وَهِيَ غَيْرُ سَخِيَّةٌ بِفِرَاقِه

Bu yüzden peygamberi annesine geri verdi, ondan ayrılmak istemiyordu.

وَلَكِن لِمَا قَامَ مَعَهَا مِنْ حُزْنِ القَلْبِ عَلَيْهِ وَإشْفَاقِه

ama içinde ona karşı katı bir yürek şeklinde olan şey yüzünden

وَهُوَ بِحَمْدِ اللهِ فِي حِصْنٍ مَانِعٍ وَمَقَامٍ كَرِيم

O -Allah’a hamd olsun- sağlam bir kale ve şerefli bir makamdadır.

 

 

فَنَشَأَ صَلَّى الله عَلَيهِ وَسَلَّمَ عَلَى أَكْمَلِ الأوْصَاف

Ve o mükemmel özelliklerle büyüdü

يَحُفُّهُ مِنَ اللَّهِ جَمِيلُ الرِّعَايَةِ وَغَامِرُ الألْطَاف

Allah’tan iyi bir koruma ve çok fazla nezaketle kuşatılmış

فَكَانَ يَشِبُّ فِي الْيَوْمِ شَابَ الصَّبِيِّ فِي الشَّهْر

Bir çocuğun bir ayda büyüdüğü gibi o da bir günde büyür.

وَيَظْهَرُ عَلَيْهِ فِي صِبَاهُ مِنَ شَرَفِ الكَمَالِ مَا يَشْهَدُ لَهُ بِأَنَّهُ سَيِّدُ وَلَدِ آدَمَ وَلَا فْخْر

Ve öyle görünüyor ki, onun çocukluğu, Ademoğullarının efendisi olduğuna ve kibirli olmadığına tanıklık ediyor

وَلَمْ يَزَلْ وَأَنْجُمُ سُعُودِهِ طَالِعَه

Ve sonsuza dek onun yükseliş yıldızı görünür

وَالكَائِنَاتُ لِعَهْدِهِ حَافِظَةٌ وَلِأمْرِهِ طَائِعَة

Ve yaratıklar onun sözlerini tutar ve emirlerine itaat eder

فَمَا نَفَثَ عَلَى مَريضٍ إلَّا شَفَاهُ اللَّه

Allah şifa vermedikçe bir hastaya üflemezdi.

وََلَا تَوَجَّهَ فِي غَيْثٍ إلَّا وَأَنْزَلَهُ مَوْلَاه

Ve efendileri (yağmur) indirmedikçe bulutlarla karşılaşmayın.

حَتَّى بَلَغَ مِنَ العُمْرِ أَشُدَّه

Güçlü bir yaşa ulaşana kadar

وَمَضَتْ لَهُ مِنْ سِنِّ الشَّبَابِ وَالكُهُولَةِ مُدَّة

Ve gençlik ve orta yaşı geçtikten sonra

فَجَأتْهُ الحَضْرَةُ الإلَهِيَّةِ بِمَا شَرَّفَتْهُ بِهِ وَحْدَه

Böylece ona öyle bir şey geldi ki

فَنَزَلَ عَلَيْهِ الرُّوحُ الأمِين

Sonra ona Ruh el-Emin geldi.

بِالبُشْرَى مِنْ رَبِّ العَالَمِين

Dünyaların Efendisi’nden mutlu haberlerle

فَتَلَا عَلَيْهِ لِسَانُ الذِّكْرِ الحَكِيم

Ve ona bilge dikir’in dilini okudu

شَاهِدٌ وَ إنَّكَ لَتُلَقَّى القُرآنَ مِنْ لَدُن حَكِيمٍ عَلِيم

Ve şahit ol ki, şüphesiz sen Kur’an’ı Hakîm ve Alîm olan Allah’tan aldın.

فَكَانَ أَوَّلُ مَا نَزَلَ عَلَيْهِ مِنْ تِلْكَ الحَضْرَةِ مِنْ جَوَامِع الحِكَم

Yani ona ilk vahyedilen Cevamiul Hikem

قَوْلُهُ تَعَالَى: اقْرَأ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَق خَلَقَ الإنْسَانَ مِنْ عَلَق اقْرَأ وَرَبُّكَ الأَكْرَم الَّذِي عَلَّمَ بالقَلَم عَلَّمَ الإنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَم.

Allah şöyle buyurur: “İnsanı bir kan pıhtısından yaratan Rabbinin adıyla oku. Okuyun ve kalemle öğreten en yüce tanrınız insana bilmediğini öğretsin.

فَمَا أَعْظَمَهَا مِنْ بِشَارَةٍ أَوْصَلَتْهَا يَدُ الإحْسَان

İyilik eliyle verilen mutlu haber ne kadar büyüktür

مِنْ حَضْرَةِ الامْتِنَان

Lütfun varlığından,

إلَى هَذَا الإنسَان

bu adama

وَأَيَّدَتْهَا بِشَارَة: الرَّحْمَن عَلَّمَ القُرْآن خَلَقَ الإنسَان عَلَّمَهُ البَيَان

Kur’an’ı öğreten, insanı yaratan, insana doğruluğu öğreten Rahman’ın mutlu haberiyle güçlendi.

وََلا شَكَّ أَنَّهً صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هُوَ الإنْسَانُ المَقْصُودُ بِهَذَا التَّعْلِيم

Ve bu öğretiyle şunu kastettiğine hiç şüphe yoktur

مِنْ حَضْرَةِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

Çok lütufkâr, çok merhametli olandan.

 

 

ثُمَّ إنَّهُ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّم بَعْدَ مَا نَزَلَ عَلَيْهِ الوَحْيُ البَلِيغ

Ondan sonra, yüce vahyin düşüşünden sonra

تَحَمَّلَ أَعْبَاءَ الدَّعْوَةِ وَالتَّبْلِيغ

Davetin yükünü taşıdı ve mesajı iletti

فَدَعَا الْخَلْقَ إلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَة

Sonra da hidayet üzere yaratıkları Allah’a davet eder.

فَأَجَابَهُ بِالإذْعَانِ مَنْ كَانَتْ لَهُ بَصِيرَةٌ مُنِيرَة

Öyleyse onu izleyin parlak bir kalbin gözlerine sahip olanlar

وَهِيَ إجَابَةٌ سَبَقَتْ بِهَا الأَقْضِيَةُ وَالأقْدَار

Yani, belirlenmiş ve kesin olanın ardından

تَشَرَّفَ بِالسَّبْقِ إلَيْهَا المُهَاجِرُونَ وَالأنْصَار

Muhacirin ve Ensar’dan dolayı şereflendirilenler

وَقَدْ أَكْمَلَ اللّهُ بِهِمَّةِ هَذَا الحَبِيبِ وَأَصْحَابِهِ هَذَا الدِّين

Ve Allah bu dini, bu sevgilinin ve ashabının idealleri ile mükemmelleştirmiştir.

واكبت بِشِدَّةٍ بِأَسْهُمٍ قُلُوبَ الكَافِرِينَ وَالْمُلْحِدِينَ

Kâfirlerin ve fasıkların kalplerini okların gücüyle bastırdık.

فَظَهَرَ عَلَى يَدَيْهِ مِنْ عَظِيمِ المُعْجِزَات

Sonra ellerinde büyük mucizeler belirdi

مَا يَدُلُّ عَلَى أَنَّهُ أَشْرَفُ أَهْلِ الأَرْضِ وَالسَّمَاوَات

Bu da onun yer ve gök sakinleri kadar iyi olduğunu gösterir.

فَمِنْهَا تَكْثِيرُ القَلِيلِ وَبَرءُ العَلِيل وَتَسْلِيمُ الحَجَرِ وَطَاعَةُ الشَّجَرِ وَانْشِقَاقِ القَمَرِ وَالإخْبَارِ بِالمُغَيَّبَات

Bunlar arasında azların çoğalması, hastaların iyileşmesi, kayanın selamlanması, ağacın itaat etmesi ve ayın yarılması vardır.

وَحَنِينُ الجِذْعِ الَّذِي هُوَ مِنْ خَوَارِقِ العَادَات

Hurma ağacının olağanüstü iniltisi

وَشَهَادَةِ الضَبِّ لَهُ وَالغَزَالَةُ بِالنُّبُوَِّة وَالرِّسَالَة

Ve buna ek olarak, büyük ayetler ve garip mucizeler içeren

إِلَى غَيْرِ ذَلِكَ مِنْ بَاهِرِ الآيَاتِ وَغَرَائِب المُعْجِزَات

Kertenkelelerin ve geyiklerin onun peygamberliğine şahitliği

الَّتِي أَيَّدَهُ اللَّهُ بِهَا فِي رِسَالَتِه

Ki Allah onu mesajı için güçlendirdi.

وَخَصَّصَهُ بِهَا مِنْ بَيْنِ بَرِيَّتِه

Allah’ın yaratıklar arasında özel kıldığı

وَقَدْ تَقَدَّمَتْ لَهُ قَبْلَ النُّبُوَّةِ إرْهَاصَات

Ve peygamberlikten önceki irhasat

هِيَ عَلَى نُبُوَّتِهِ وَرِسَالَتِهِ مِنْ أَقْوَى العَلَامَات

Peygamberliği ve mesajı için en güçlü hitapları içeren

وَمَعَ ظُهُورِهَا وَانْتِشَارِهَا سَعِدَ بِهَا الصَادِقُونَ مِنَ المُؤمِنِينَ

Ve onun ortaya çıkması ve yayılmasıyla, ne mutlu gerçek inananlara.

وَشَقِيَ بِهَا المُكَذِّبُونَ مِنَ الكَافِرِينَ وَالمُنَافِقِينَ

İnkâr eden kâfirlerin ve münafıkların durumu ne kötüdür!

وَتَلَقَّاهَا بِالتَّصْدِيقِ وَالتَّسْلِيمِ كُلُّ ذِيقَلْبٍ سَلِيم

Ve sağlam bir kalbe sahip olanlar, bunu haklılık ve teslimiyetle kabul ederler.

 

وَمِنَ الشَّرَفِ الَّذِي اخْتَصَّ اللَّهُ بِهِ أَشْرَفَ رَسُول

Ve Allah’ın, peygamberlerin en şereflisi için ayırdığı şereflerden

مِعْرَاجُهُ إلَى حَضْرَةِ اللَّهِ البَرِّ الوَصُول

Allah’ın huzurunda onun mikrajı iyi oldu ve geldi.

وَظُهُورُ آيَاتِ اللَّهِ البَاهِرَةِ فِي ذَلِكَ المِعْرَاج

Ve mikrajda Allah’ın büyüklüğünün işaretlerinin ortaya çıkması

وَتَشَرَّفَ السَّمَاوَاتُ وَمَنْ فِيهِنَّ بِإِشْرَاقِ نُورِ ذَلِكَ السِّرَاج

Tavan ve üstü o fenerin ışığıyla yüceltilmişti.

فَقَدْ عَرَجَ الحَبِيبُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَمَعَهُ الأمِينُ جِبْرِيل

Ve mikraj aşığı ve onunla birlikte Cibril El Emin

إِلَى حَضْرَةِ المَلِكِ الجَلِيل

Büyük kralın huzurunda

مَعَ التَّشْرِيفَ وَالتَّبْجِيل

Şan ve şerefle

فَمَا مِنْ سَمَاءٍ وَلُجِّهَا إلَّا وَبَادَرَهُ أَهْلُهَا بِالتَّرْحِيبِ وَالتَّكْرِيمِ وَالتَّأْهِيل

O halde cennet ve derinlikleri yoktur ki, sakinleri onu karşılamaya, onurlandırmaya ve yüceltmeye koşmasınlar.

وَكُلُّ رَسُولٍ مَرَّ عَلَيْهِ بَشَّرَهُ بِمَا عَرَفَهُ مِنْ حَقِّهِ عِنْدَ اللهِ وَشَريفِ مَنْزِلَتِهِ لَدَيْهُ

Yanından geçtiği her elçi, onun Allah katındaki hakkını ve dünyadaki konumunu müjdeledi.

حَتَّى جَاوَزَ السَّبْعَ الطِّبَاق

Yedi katmanı geçene kadar

وَوَصَلَ إلَى حَضْرَةِ الإطْلَاق

Ve mutlak varlığına gel

نَازَلَتْهُ مِنَ الحَضْرَةِ الإلَهِيَّة

Tanrısallığın varlığından inen

غَوَامِرُ النَّفَحَاتِ القُرْبِيَّة

Yakın hediye sayısı

وَوَاجَهَتْهُ بِالتَّحِيَّات

Ve onunla onurla yüzleşin

وَأَكْرَمَتْهُ بِجَزِيلِ العَطِيَّات

ve onu birçok hediye ile onurlandırdı

وَأَوْلَتْهُ جَمِيلَ الهِبَات

Ve ona iyi bir hediye verdi

وَنَادَتْهُ بِشَريفِ التَّسْلِيمَات

Ve onu onurlu bir selamla çağırarak

بَعْدَ أنْ أَثْنَى عَلَى تِلْكَ الحَضْرَةِ بِالتَّحِيَّاتِ المُبَارَكَاتِ الصَّلَوَاتِ الطَّيِبَات

Hayırlı övgülerle ve güzel merhametle övüldükten sonra

فَيَا لَهَا مِنْ نَفَحَاتٍ غَامِرَات

O zaman çok vermek iyidir

وَتَجََلِّيَاتٍ عَالِيَات

Ve yüksek görüşler

فِي حَضْرَاتٍ بَاهِرَات

Hadroh’da açık olan

تَشَهَّدَ فِيهَا الذَّاتُ لِلذَّات

Tanrının tanrıya tanıklık ettiği yer.

وَتََلَقَّى عَوَاطِفُ الرَّحَمَات

Ve sevginin kabulü

وَسَوَابِغُ الفُيُوضَات

Ve akış sayısı

بِأيْدِي الخُضُوعِ وَالإخْبَات

mütevazı ellerle

رَتْبٌ تَسْقُطُ الأمَانِي حَسْرَى دُونَهَا مَا وَرَاءُهُنَّ وَرَاء

Arkası olmayan hayal kırıklığı nedeniyle umudun düşme derecesi

عَقَلَ الحَبِيبُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي تِلْكَ الحَضْرَةِ مِنْ سِرِّهَا مَا عَقَل

Ve o zaman ne bildiğini biliyordu

وَاتَّصَلَ مِنْ عِلْمِهَا بِمَا اتَّصَلَ

Ve onun bilgisinden bir şeyle bağlantı kurun

فَأوْحَى إلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى

Mak Allah kuluna vahiy verdi.

مَا كَذَبَ الفُؤَادُ مَا رَأَى

Kalp gördüğüne yalan söylemez

فَمَا هِيَ إلَّا مِنْحَةٌ خَصَّصَتْ بِهَا حَضْرَةُ الامْتِنَان هَذَا الإنْسَان

Bu insana adanmış bir hediyeden başka bir şey değildir

وَأَوْلَتْهُ مِنْ عَوَاطِفِهَا الرَّحِيمَةِ مَا يَعْجِزُ عَنْ حَمْلِهِ الثَّقَلَان

İnsanların ve cinlerin onu getirmeye güç yetiremedikleri, sevgisinden dolayı verdiği

وَتِلْكَ المَوَاهِبُ لَا يَجْسِرُ القَلَمَ عَلَى شَرْحِ حَقَائِقِهَا

kalem yeteneği doğasını açıklayamaz

وَلَا تَسْتَطِيعُ الألْسُنُ أَنْ تُعْرِبَ عَنْ خَفِيّ دَقَائِقِهَا

ve konuşulan kelime yumuşak belirsizliğini ortaya çıkarmaktan acizdir

خَصَّصَّتْ بِهَا الحَضْرَةُ الوَاسِعَةُ، هَذِهِ العَيْنَ النَاظِرَةَ وَالأذُنُ السَّامِعَةُ

Ki o koskoca hadra, bunu gören göze ve bunu işiten kulağa tahsis edilmiştir.

فَلَا يَطْمَعُ طَامِعٌ فٍي الاطِّلَاعِ عَلَى مَسْتٌورِهَا

o zaman umut eden kişi kepenklerin kapalı olduğunu görmeyi bekleyemez

وَالإحَاطَةُ بِشُهُودِ نُورِهَا

ve ışığa bakmayı da içerir

فَإنَّهَا حَضْرَةٌ جَلَّتْ عَنْ نَظَرِ النَّاظِرِين

gören insanlar açısından zor olan hadredir.

وَرُتْبَةٌ عَزَّت عَلَى غَيْرِ سَيِّدِ المُرْسَلِين

ve havarilerden başkası için nadir görülen bir derece

فَهَنَيئاً لِلْحَضْرَةِ المُحَمَّدِيَّة

Hadra Muhammediye için iyi olur.

مَا وَاجَهَهَا مِنْ عَطَايَا الحَضْرَةِ الأَحَدِيَّة

Ahadiye hadresinden karşılaştığı

وَبُلُوغُهَا إلَى هَذَا المَقَامِ العَظِيم

ve bu yüksek konuma ulaştı

 

وَحَيْثُ تَشَرَّفَتِ الأسْمَاعُ بأَخْبَارِ هَذَا الحَبِيبِ المَحْبُوب

Ve bu sevgili sevgilinin haberiyle onurlandırıldığında

وَمَا حَصَلَ لَهُ مِنَ الكَرَامَةِ فِي عَوَالِمِ الشَّهَادَةِ وَالغُيُوب

Ve bunun sonucu, şimdiki ve görünmeyen dünyalarda zaferdir.

تَحَرَّكَتْ هِمَّةُ المُتَكَلِّمِ إِلَى نَشْرِ مَحَاسِنِ خَلْقِ هَذَا السَّيِّدِ وَأَخْلَاقِهِ

Konuşmacının bu lordun bedeninin ve ahlakının iyiliğini yayma arzusu

 

لِيَعْرِفَ السَّامِعُ مَا أَكْرَمَهُ اللَّهُ بِهِ مِنَ الوَصْفِ الحَسَن

Böylece dinleyenler, Allah’ın ona verdiği iyi nitelikleri bilsinler.

والخَلْقِ الجَمِيلِ الَّذِي خَصَّصَتْهُ بِهِ عِنَايَةُ خلاقه

Ve yaratıcısının bakımına adanmış iyi bir beden

فَلْيُقَابِلِ السَّامِعُ مَا أُمْلِيهِ عَلَيْهِ مِنْ شَرِيفِ الأخْلَاقِ بِأُذُنٍ وَاعِيَة

Ve işiten kulağıyla karakterinin asaletini uygulasın.

فَإنَّهُ سَوْفَ يَجْمَعُهُ مِنْ أَوْصَافِ الحَبِيبِ عَلَى الرُّتْبَةِ العَالِيَة

Çünkü onu yüksek derecede bir araya getirecek

فَلَيْسَ يُشَابِهُ هَذَا السَّيِّدَ فِي خَلْقِهِ وَأَخْلَاقِهِ بَشَر

Yani bedeninde ve karakterinde bu junjungan’a denk bir insan yoktur.

وَلَا يَقِفُ أَحَدٌ مِنْ أَسْرَارِ حِكْمَةِ اللَّهِ فِي خَلْقِهِ و خُلُقِهِ عَلَى عَيْنٍ وَلَا أَثَر

Ve Allah’ın hikmetinin sırlarından hiçbir kimse yoktur Ayn ve asarın üstünde

فَإِنَّ العِنَايَةَ الأَزَلِيَّة

Azali’nin ilgisi yüzünden

طَبَعَتْهٌ عَلَى أَخْلَاقٍ سَنِيَّة

onu asil ahlakla yoğurmak

وَأَقَامَتْهُ فِي صُورَةٍ حَسَنَةٍ بَدْرِيَّة

ve onu dolunay gibi iyi bir forma sokun

فَلَقَدْ كَانَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَرْبُوعُ القَامَةِ أَبْيَضُ اللَّوْنِ مُشَرَّباً بِحُمْرَة

Ve dik duruyordu, rengi kırmızı ile karışık beyazdı.

وَاسِعُ الجَبِينِ حَسَنَه شَعْرُهُ بَيْنَ الجَمَّةِ وَالْوَفْرَه

Geniş alın, kıvırcık ve düz arasında saçlar

وَلَهُ الاعْتِدَالُ الكَامِلُ فِي مَفَاصِلِهِ وَأَطْرَافِهِ

Bileklerinde ve uzuvlarında mükemmel bir denge vardı.

والإسْتِقَامَةِ الكَامِلَةُ فِي مَحَاسِنِهِ وَأَوْصَافِهِ

Ve doğasının iyiliğinde mükemmel İstiqomah

لَمْ يَأْتِ بَشَرٌ عَلَى مِثْلِ خُلُقِه

onun karakterine benzeyen kimse yok

فِي مَحَاسِنِ نَظَرِهِ وَسَمْعِهِ وَنُطْقِه

Gözlerinin, görüşünün ve konuşmasının iyiliğinde

قَدْ خَلَقَهُ اللَّهُ عَلَى أَجْمَلِ صُورَة

Allah onu mümkün olan en iyi biçimde yarattı

فِيهَا جَمِيعُ المَحَاسِنِ مَحْصُورَة

içinde tüm iyiliklerin bağlı olduğu

وَعَلَيْهَا مَقْصُورَة

ve örtülü

إِذَا تَكَلَّمَ نَثَرَ مِنَ المَعَارِفِ وَالْعٌلٌومِ نَفَائِسَ الدُّرَبَ

Konuştuğunda, iyi bir elmas gibi bilgi ve birikim yayar.

وَلَقَدْ أُوتِيَ مِنْ جَوَامِعِ الكَلِمِ مَا عَجَزَ عَنِ الإتْيَانِ بِمِثْ لِهِ مَصَاقِعُ البُلَغَاءِ مِنَ البَشَر

kendisine büyük edebiyat uzmanlarının eşleştiremediği Cevami Kelam verildi.

تَتَنَزَّهَ العُيُونُ فِي حَدَائِقِ مَحَاسِنِ جَمَالِه

güzelliğinin iyiliğinin peyzajında temiz gözler

فَلَا تَجِدُ مَخْلُوقاً فِي الوُجُودِ عَلَى مِثَالِهِ

o zaman evrende ona benzeyen bir yaratık bulamazsınız.

سَيِّدٌ ضَحْكٌهُ التَّبَسًّمُ وَالمَشْيُ الهُوَيْنَا وَنَوْمُهُ الإغْفَاء

gülüşü gülümseyen, yürüyüşü sakin ve uykusu sağlam olan usta

مَا سِوَى خُلُقِهِ النَسِيمُ وَلَا غَيْرَ مَحْياهُ الرَّوْضَةُ الغَنَّاء

Onun ahlakından başka bahar yoktur ve onun yaşadığı yerden başka güzel bir bahçe yoktur

رَحْمَةٌ كُلُّهُ وَحَزْمٌ وَعَزْمٌ وَوَقَارٌ وَعِصْمَةٌ وَحَيَاء

her şey zarafet, sağlam, güçlü, sakin, uyanık ve utanmış

مُعْجِزُ القَوْلِ وَالفِعَالِ كَرِيمُ الخَلْقِ وَالْخُلُقِ مُقْسِطٌ مِعْطَاء

Konuşma ve eylemde mucizevi, beden ve karakterde asil, dürüst ve cömert

وَإذَا مَشَى فَكَأَنَّمَا يَنْحَطُّ مِنْ صَبَب

öğretmenden iner gibi yürürse

فَيَفُوتُ سَرِيعُ المَشْيِ مِنْ غَيْرِ خَبَب

o zaman insanlar kandırılmadan hızla yollarını kaybederler

فَهُوَ الكَنْزُ المُطَلْسَمِ الَّذِي لَا يَأتِي عَلَى فَتْحِ بَابِ أَوْصَافِهُ مِفْتَاح

O, anahtarı niteliklerinin kapısını açamayan saklı bir hazinedir.

وَالبَدْرُ التِمُّ الَّذِي يَأْخُذُ الألْبَابَ إذَا تَخَيَّلَتْهُ أَوْ سِنَاهُ لَهَا لَاح

ve mükemmel bir dolunay, onu hayal etmekten kalbimi çıkarıyor

حَبِيبٌ يُغَارُ البَدْرُ مِنْ حُسْنِ وَجْهِهِ تَحَيَّرَتْ الألْبَابُ فِي وَصْفِ مَعْنَاهُ

Yüzünün nezaketinden dolayı kıskançlıkla dolu olan, anlamının doğasında kalbi karıştıran sevgili

فَمَاذَا يُعْرِبُ القَوْلُ عَنْ وَصْفٍ يُعْجِزُ الوَاصِفِين

O halde ona atfedenlerin zayıf karakterinin ifadesi nedir?

أَوْ يُدْرِكُ الفَهْمُ مَعْنَى ذَاتٍ جَلَّتْ أَنْ يَكُونَ لَهَا فِيوَصْفِهَا مُشَارِكٌ أَوْ قَرِين

ya da bir arkadaş ya da yoldaş edinmenin zor olduğu bir maddenin anlamını kavrar

كَمُلَتْ مَحَاسِنُهُ فَلَوْ أَهْدَى السَّنَا لِلْبَدْرِ عِنْدَ تَمَامِهِ لَمْ يَخسَفِ

mükemmel iyiliğini, yüksekler aya hediyeler verse bile, o zaman ay tutulmazdı

وَعَلَى تَفَنُّنِ وَاصِفِيهِ بِوَصْفِهِ يَفْنَى الزَّمَانُ وَفِيهِ مَا لَمْ يُوصَف

ve ona atfedilenlerin çeşitliliği, zaman sona erdi ve onda atfedilmeyenler var

فَمَا أَجَلَّ قَدْرُهٌ العَظِيم

o zaman onun derecesi ne kadar büyük

وَأَوْسَعَ فَضْلُهُ العَمِيم

ve erdemlerinin kapsamı

 

 

وَلَقَدِ اتَّصَفَ صَلَّى اللّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ مَحَاسِنِ الأخْلَاق

Allah’ın Elçisi iyi niteliklere sahipti

بِمَا تَضِيقُ عَنْ كِتَابَتِهِ بُطُونُ الأوْرَاق

Kağıtla ifade edilmesi zorlaşan şey

كَانَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم أَحْسَنَ النَّاسِ خُلُقًا وَخَلْقًا

Beden ve karakter açısından en iyi insandı.

وَأوَّلَهُم إلَى مَكَارِمِ الأخْلَاقِ سَبْقَا

Ve ilk asil karaktere

وَأوْسَعَهُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ ِحِلْمًا وَرِفقًا

Ve müminlere karşı merhamet bakımından en geniş olanınızdır.

بَراًّ رَؤُوفاً

Nazik ve şefkatli

لَا يَقُولُ وَلَا يَفْعَلُ إلَّا مَعْرُوفًا

İyilikten başka bir şey söylememek ve yapmamak

لَهُ الْخُلُقُ السَّهْل

İyi bir karakteri var

واللَّفْظُ المُحْتَوِي عَلَى المَعْنَى الجَزْل

ve büyük anlamlar içeren lafazanlar

إذَا دَعَاهُ المِسْكِينُ أَجَابَهُ إجَابَةً مُعَجَّلَه

Yoksullar çağrıldığında bunu hemen yerine getirir

وَهُوَ الأَبُ الرَّحِيمُ الشَّفِيقُ الرَّحِيمُ لِليَتِيمِ وَالأَرْمَلَة

Yetimlere ve dullara karşı sevgi dolu bir babaydı.

وَلَهُ مَعَ سُهُولَةِ أخْلَاقِهِ الهَيْبَةُ القَوِيَّة

karakterinin iyiliğinin yanı sıra, güçlü bir otoriteye sahipti

الَّتِي تَرْتَعِدُ مِنْهَا فَرَائِصُ الأَقْوِيَاءُ مِنَ البَرِيّة

Yeryüzünde güçlü olan sapkınlar titrer

وَمِن نَشْرِ ِطِيْبِهِ تَعَطَّرَتِ الطُّرُقُ وَالمَنَازِل

Ve onun kokusundan sokakların ve evlerin kokusu yayıldı

وَبِعَرفِ ذِكْرِهِ تَطَيَّبَتِ المَجَالِسُ وَالمَحَافِل

Ve bu isimlendirmenin kokusuyla, meclislerin ve toplantıların kokusu olur.

فَهُوَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَامِعُ الصِّفَاتِ الكَمَالِيّةَ

O mükemmel niteliklerin toplayıcısıdır

وَالْمُنْفَرِدُ فِي خَلْقِهِ وَخُلُقِهِ بِأَشْرَفِ خُصُوصِيَّة

Ve bedeninde ve karakterinde onurlu bir ayrıcalığa sahip olan

فَمَا مِنْ خُلُقٍ فِي البَرِيَّةِ مَحْمُود

O zaman yaratıkların asil bir karakteri yoktur.

إلَّا وَهُوَ مُتَلَقٍّى عَنْ زَيْنِ الوُجُود

Peygamberden yaratığın süsünü almak dışında

أَجْمَلْتُ فِي وَصْفِ الحَبِيبِ وَشَأنِه ۞ وَلَهُ العُلَا فِي مَجْدِهِ وَمَكَانِهِ

Peygamberi tanımlamakta haklıyım ve onun şerefi ve konumu yüksektir.

أوْصَافُ عِزٍّ قَدْ تَعَالَى مَجْدُهَا ۞ أَخَذَتْ عَلَى نَجْمِ السُهَا بِعِنَانِهِ

Suha yıldızından kontrolünü aldığım, lütuflarıyla kutsal olan asil nitelikler

وَقَدِ انبَسَطَ القَلَمُ فِي تَدْوِينِ مَا أَفَادَهُ العِلْمُ مِنْ وَقَائِعِ مَوْلِدِ النَّبِيِ الكَرِيم

Ve kalem, asil peygamberin maulidinin olaylarının bilgisini kaydetmede daraldı

حِكَايَةَ مَا أكْرَمَ اللَّهُ بِهِ هَذَا العَبْدَ المُقَرَ مِنَ التَّكْرْيمِ وَالتَّعْظِيمِ وَالخُلُقِ العَّظِيمِ

Allah’ın bu yakın kuluna bahşettiği şeref, hürmet ve asil karakter gibi onurların hikayesi.

فَحَسُنَ مِنِّي أَنْ أُمْسِكَ أعِنَةَ الأقْلَام

O zaman kalemin gözünü tutmak benim için iyidir

فِي هَذَا المَقَام

Bu yerde

وَأَقْرَأَ السَّلَام

Ve selamları okuyun,

عَلَى سَيِّدِ الأنَام

i̇nsanliğin efendi̇si̇ne

(ثلاثاَ) السَّلَامُ عَلَيكَ أيُّهَا النَّبِيُ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَكَاتُه

Selâm, rahmet ve bereket senin üzerine olsun ey peygamber (3x)

وَبِذَلِكَ يَحْسُنُ الخَتْمُ كَمَا يَحْسُنُ التَّقْدِيم

Ve oradan, son da açılış gibi güzel olur

فَعَلَيْهِ أَفْضَلُ الصَّلَاةِ وَالتَّسْلِيم

Ve ona lütuf ve selamların yanı sıra

 

الحَمْدُ للهِ رَبِّ العَلَمِيْن

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

اللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِي الأوَّلِين

Ey Allah’ım, rahmet ve esenlik ilk çağlarda efendimiz Muhammed’in üzerine olsun.

اللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِي الآخِرِيْن

Ey Allah’ım, rahmet ve esenlik efendimiz Muhammed’in üzerine olsun.

اللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّم عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِي كُلِّ وَقْتٍ وَحِيْن

Allah’ım, rahmet ve esenlik tüm zaman ve mekânlarda efendimiz Muhammed’in üzerine olsun.

اللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّم عَلَى سَيِّدِنَا مُحُمَّدٍ فِي المَلَأ الأعْلَى إلَى يَوْمِ الدِّيْن

Ey Allah’ım, rahmet ve esenlik kıyamet gününe kadar Efendimiz Muhammed’in üzerine olsun.

اللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ خَاتَمِ النَّبِيِّيْن

Allah’ım, rahmet ve esenlik peygamberlerin sonuncusu olan efendimiz Muhammed’in üzerine olsun.

اللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ أجْمَعِين

Allah’ım, rahmet ve esenlik Efendimiz Muhammed’in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.

وَلَمَّا نَظَمَ الفِكْرُ مِنْ دَرَارِي الأوْصَافِ المُحَمَّدِيَّةِ عُقُوداً

Zihin Muhammed’in doğasından bir dizi elmas ördüğünde

تَوَجَّهْتُ إِلَى اللَّهِ مُتَوسِّلاً بِسَيِّدِي وَحََبِيْبِي مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم

Efendimiz ve sevgili Muhammed’in yardımıyla Allah’a gidiyorum.

أَنْ يَجْعَلَ سَعْيِيِ فِيهِ مَشْكُوراً

İşlerimi kabul ettirmek için

وَفِعْلِي فِيهِ مَحْمُوداً

Ve çalışmalarım övüldü

وَأَنْ يَكْتُبَ عَمَلِي فِي الأعْمَالِ المَقْبُولَة

Ve amelleri kabul edilmiş amellere yazın.

وتَوَجُهِي فِي التَّوَجُّهُاتِ الخَالِصَة

Ve samimiyetle yüzüme bak

وَالصِّلاَتِ المَوْصُولَة

Ve eklemleri birbirine bağlayan

اللَّهُمَّ يَا مَنْ إلَيْهِ تَتَوَجَّهُ الآمَالُ فَتَعُودُ ظَافِرَة

Ey kendisine ümit bağlanan ve sonra başarıya döndürülen Allah’ım!

وَعَلَى بَابِ عِزَّتِهِ تُحَطُ الرِّحَالُ فَتَغْشَاهَا مِنْهُ الفُيُوضَاتُ الغَامِرَة

Ve onun görkeminin kapısının önünde bir araç bağlanmıştır (ip) Sonra çok Akışla Doldurulmuştur

نَتَوَجَّهُ إلَيْكَ بِأشْرَفِ الوَسَائِلِ لَدَيك

Size en iyi wasilah ile geliyoruz

سَيِّدِ المُرْسَلِيْن

elçi̇leri̇n efendi̇si̇

عَبْدِكَ الصَّادِقِ الأمِيْن

 Dürüst ve güvenilir hizmetkarınız

سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الَّذِي عَمَّتْ رِسَالَتُهُ العَالَمِيْن

Mesajı tüm doğayı dolduran efendimiz

أَنْ تُصَلِّيَ وَتُسَلِّمَ عَلَى تِلْكَ الذَّاتِ الكَامِلَة

Mükemmel öze merhamet ve huzur verdiğin için.

مُسْتَوْدَعِ أَمَانَتِك

Güveniniz

وَحَفِيْظِ سِرِّك

Sırlarınızın Koruyucusu

وَحَامِلِ رَايَةِ دَعْوَتِكَ الشَّامِلَة

Her şeyi kapsayan mesajınızın bayrak taşıyıcısı

الأَبِ الأكْبَر

En büyük baba

المَحْبُوبِ لَكَ وَالمَخْصِوصِ بِالشَّرَفِ الأفْخَر

 Sevdiğin, büyük bir görkemle ayrılmış olan

فِي كُلِّ مَوْطِنٍ مِنْ مَوَاطِنِ القُربِ ومَظهَر

Her yakın ve kutsal yerde

قَاسِمِ إمْدَادِكَ فِي عِبَادِك

Yarattıklarına armağanlarını bölüştüren

وَسَاقِي كُؤُوسِ إرْشَادِكَ لِأهْلِ وِدَادِكَ

Sevdiklerinize rehberliğinizin bardağını veren

سَيِّدِ الكَوْنَين

İki diyarın efendisi

وَأَشْرَفِ الثَّقَلَيْن

ve insanlar ve cinler kadar iyi

العَبْدِ المَحْبُوبِ الخَالِص

Saflığın sevgili hizmetkarı

المَخْصُوصِ مِنْكَ بِأَجَلِّ الخَصَائِص

Onurlu bir ayrıcalıkla uzmanlaşmış olanlar

اللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَيْهِ وَعَلَى آلِهِ وَأصْحَابِّه

Allah’ım, ona, ailesine ve arkadaşlarına rahmet ve esenlik gönder.

وَأهْلِ حَضْرَةِ اقْتِرَابِهِ مِنْ أحْبَابِه

Ve onun yakın aşığı

اللَّهُمَّ إنَّا نُقَدِّمُ إلَيْكَ جَاهَ هَذَا النَّبِيِّ الكَرِيم

Ey Allah’ım, bu şerefli peygamberin derecesini sana arz ederiz.

وَنَتَوَسَّلُ إلَيْكَ بِشَرَفِ مَقَامِهِ العَظِيم

Ve onun yüce makamının onuruyla senden rica ediyoruz.

أن تُلاحِظَنا فِي حََرَكَاتِنَا وَسَكَنَاتِنَا بِعَيْنِ عِنَايَتِك

Hareketlerimizde ve sessizliğimizde bize göz kulak olman için.

وَأنْ تَحْفَظَنَا فِي جَمِيعِ أطْوَارِنا

Ve tüm koşullarımızda bize göz kulak ol

وتَقَلُّبَاتِنَا بِجَمِيلِ رِعَايَتِك

Ve eylemlerimiz Senin şefkatinle

وَحَصِينِ وِقَايَتِك

Ve senin korumanın sağlamlığı

وَأَنْ تُبَلِّغَنَا مِنْ شَرَفِ القُرْبِ إلَيْك وَإلَى هَذَا الحَبِيبِ غَايَة آمَالِنَا

Ve bizi yücelikten Sana yaklaştır Ve umudumuzun zirvesi olan bu sevgiliye

وَتَتَقَّلَ مِنَّا مَا تَحَرَّكْنَا فِيهِ مِنْ نِيَّاتِنَا وَأَعْمَالِنَا

Ve siz de bizden, harekete geçirdiklerimizi, niyetlerimizi ve eylemlerimizi alırsınız.

وَتَجْعَلَنَا فِي حَضْرَةِ هَذَا الحَبيبِ مِنَ الحَاضِرِين

Ve bizi, bu Hadroh kekasih’e katılan insanları, hadi olanlardan yap

وَفِي طَرَائِقِ اتّبَاعِهِ مِنَ السَّالِكِين

Ve onu izleyenler arasında

وَلِحَقِّكَ وَحَقِّهِ مِنَ المُؤَدّين

Ve kim sizin haklarınızı ve onun haklarını yerine getirir?

وَلِعَهْدِكَ مِنَ الحَافِظِين

Verdiğiniz sözü tutmak

اللَّهُمَّ إنَّ لَنَا أطْمَاعاً فِي رَحْمَتِكَ الخَاصَّةِ فَلَا تَحْرِمْنا

Ey Allah’ım, senin rahmetinden ümitliyiz, artık bize engel olma.

وَظُنُوناً جَمِيلَةً هِيَ وَسِيلَتُنَا إلَيْكَ فَلَا تُخَيّبْنَا

Ve iyi dilekler bizim size duamızdır, bu yüzden bizi boşa harcamayın

آمنّا بِكَ وَبِرَسُولِكَ وَمَا جَاءَ بِهِ مِنَ الدِّين

Biz sana, peygamberine ve getirdiği dine inandık.

وَتَوَجُّهَنَا بِهِ إلَيْكَ مُسْتَشْفِعِين

Şefaat için sana geliyoruz

أن تُقابِلَ المُذْنِبَ مِنّا بِالغُفْرَان

Ve günahları olanlar bağışlanır

والمُسِيءَ بِالإحْسَان

Ve çirkinliği olan onarılır

وَالسَّائِلَ بِمَا سَأل

Ve kim ne isterse ona verilir

والمُؤَمِلَ بِمَا أَمَّل

Umut edene umudu verilir

وأنْ تَجْعَلَنَا مِمَّنْ نَصَرَ هَذَا الحَبِيْبَ وَازَرَهُ

Ve bizi bu sevgiliye yardım eden ve ona yardım eden kişiler yap.

وَوَالَاه وَظَاهَرَه

Ve onu kayırdı ve ona yardım etti.

وعُمَّ بِبَرَكَتِهِ وَشَرِيفِ وِجهَتِهِ أولَادَنَا وَوَالِدِينَا

Ve onun bereketi çocuklarımızın ve ebeveynlerimizin üzerine olsun.

وَأَهْلِ قُطْرِنَا وَوَادِينا

Ve bölgelerimizin ve vadilerimizin sakinleri

وَجَمِيعِ المُسْلِمِينَ وَالمُسْلِمَات

Ve tüm Müslümanlar

وَالمُؤْمِنِينَ وَالمُؤْمِنَات

Ve iman edenler

فِي جَمِيعِ الجِهَات

Her yöne

وَأدِمْ رَايَةَ الدِّينِ القَوِيمِ فِي جَمِيعِ الأقْطَارِ مَنْشُورَة (ثلاثاً)

Ve yüce dinin bayrağı her zaman tüm bölgelerde dalgalansın.

وَمَعَالِمَ الإسْلَامِ وَالإيمَانِ بِأهْلِهَا مَعْمُورَة

Ve İslam’ın ve imanın işaretleri

مَعْنىً وَصُورَة

Hem anlam hem de biçim

وَاكْشِفِ اللَّهُمَّ كُرْبَةَ المَكْرُوبِين

Ve zorluk içinde olanların sıkıntılarını giderin

وَاقْضِ دَيْنَ المَدِينِين

Ve borçlu olanların borçlarını yerine getirin

وَاغْفِر لِلْمُذْنِبِين

Günah işleyenleri bağışlayın

وَتَقَبَّل تَوْبَةَ التَّائِبِين

Ve tövbe edenlerin tövbesini kabul et.

وَانْشُرْ رَحْمَتَكَ عَلَى عِبَادِكَ المُؤْمِنِين أَجْمَعِين

Ve rahmetini mümin kullarının üzerine yay.

وَاكْفِ شَرَّ المُعْتَدِينَ وَالظَّالِمِين

Ve fasıkların ve zalimlerin kötülüklerini tamamla.

وَابْسُطِ العَدْلَ بِوُلاةِ الحَقِّ فِي جَمِيعِ النَّوَاحِي وَالأقْطَار

Ve adaleti tüm yönlere ve bölgelere doğru liderlere yay.

وأيِّدْهُم بِتَأيِيدٍ مِنْ عِنْدِكَ وَنَصْرٍ عَلَى المُعَانِدِينَ مِنَ المُنَافِقِينَ وَالكُفَّار

Ve onları senden bir kuvvetle ve münafıklar ve kâfirler gibi fasıklara karşı bir zaferle kuvvetlendir.

وَاجْعَلْنَا يَا رَبِّ فِي الْحِصْنِ الحَصِينِ مِنْ جَمِيعِ البَلَايَا (ثلاثاً)

Ve bizi, ey Tanrım, her sıkıntıya karşı sağlam bir sığınak kıl.

وَفِي الحِرْزِ المَكِينِ مِنَ الذُّنُوبِ وَالخَطَايَا

Ve her günahın ve hatanın güçlü bir yeri

وَأَدِمْنَا فِي العَمَلِ بِطَاعَتِكَ وَالصِّدْقِ فِي خِدْمَتِكَ قَائِمِين

Bizi sana itaat etmeye ve sana içtenlikle hizmet etmeye yönelt.

وَإذَا تَوَفَّيْتَنَا فتَوَفَّنَا مُسْلِمِين مُؤْمِنِين

Eğer canımızı alacaksanız, İslam ve imanla alın.

وَاخْتِم لَنَا مِنكَ بِخَيْرٍ أجْمَعِين

Ve hepimizi senden bir iyilikle bitir.

وَصَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى هَذَا الحَبِيبِ المَحْبُوب

Ve merhamet ve barış bu sevgili kişinin üzerine olsun

لِلأجْسَامِ وَالأرْوَاحِ وَالْقُلُوب

Beden ruh ve kalp için

وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَمَنْ إلَيْهِ مَنْسُوب

Ve ailesi, arkadaşları ve ona atfedilenler için

وَآخِرُ دَعْوَانَا أنِ الحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ العَالَمِين

Ve eski sonumuz elhamdülillahirobbilalamin

سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ العِزَّةِ عَمَّا يَصِفُون وَسَلَامٌ عَلَى المُرْسَلِين وَالحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ العَالَمِين

Şan ve şeref sahibi Rabbinin kutsal dilinden, âlemlerin Rabbi Allah’a hamd ile elçilere selam olsun.

إنَّ اللَّه وَمَلاَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِي يَا أيُّهَا الذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيما

Şüphesiz Allah ve melekleri peygambere rahmet ederler. Ey iman edenler, siz de ona rahmet edin ve onu esenlikle selamlayın.

اللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّم عَلَيهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم

Ey Allah’ım, rahmet ve esenlik onun üzerine olsun.

دَعْوَاهُم فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُم فِيهَا سَلَام وَآخِرُ دَعْوَاهُم أَنِ الحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ العَالَمِين

Onların cennetteki duaları sana hamd olsun, selamları selamdır ve isteklerinin sonu alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.

الصَّلاَةُ وَالسَّلَامُ عَلَيْكَ يَا سَيِّدِ المُرْسَلِين

rahmet ve esenlik senin üzerine olsun ey elçilerin efendisi

الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَيكَ يَا خَاتَمَ النَّبِّيْن

rahmet ve esenlik senin üzerine olsun, peygamberlerin sonu

الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَيْكَ يَا مَنْ أَرْسَلَكَ اللّهُ رَحْمَةً لِلْعَالَمِين

Rahmet ve esenlik senin üzerine olsun ey Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği kişi.

وَرَضِيَ اللهُ عَنْ أصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ أجْمَعِين. آمين

Allah’ın selamı Peygamberimizin bütün ashabının üzerine olsun. Amin.